Mana-i Harfi
“Lizozom”, Kuddüs’ün Tecellisidir
Sindirim dendiğinde genellikle mide ve bağırsaklar aklımıza gelir. Aslında bedenlerimizin her hücresinde mükemmel şekilde işleyen bir sindirim sistemi faaliyet göstermektedir. Daha önce “endoplazmik retikulum” ve “golgi aygıtı” adı verilen hücre içi organellerden kürecikler şeklinde ayrılan bazı oluşumlardan bahsetmiştik. Bu küreciklerden birinin adı da “lizozom” olarak ifade edilmişti.
Bu kürecikler hücrelerin mideleri veya bağırsakları gibidirler. Bunlar istenmeyen maddelerin sindirilerek atılmasına, fazlalık dokuların, bakteriler gibi yabancı yapıların parçalanıp hücre dışına atılmasına ya da sindirilmesine hizmet ederler. Bu küreciklerde, aynı midedeki gibi sindirime hizmet eden hidrolitik enzimler yer almaktadır. Bunlar dıştan bakıldığında nokta nokta gözüken ve granül adını alan birikimler şeklinde, lizozom içinde yer alırlar.
Lizozomlar bir hücreden başka bir hücreye çok değişiklik gösterirler. Bir hücrenin ancak mikroskopla görülebildiği düşünülünce, onun içine lizozomları böyle hassasiyetle yerleştirmenin ne derece incelik isteyen ve detaylı hesap gerektiren bir fiil olduğu daha rahat anlaşılır. Sonra o lizozomlar içinde küçük noktacıklar halindeki proteinleri hidrolitik enzimler şeklinde yerleştirmek ne kadar dakik bir sanat ve detaylı bir bakış gerektirir anlaşılabilir. Bir hidrolitik enzim, organik bir bileşeni bir ya da daha fazla bileşene ayırabilecek kabiliyette yaratılmıştır. Bunu bir su molekülünün hidrojeni işle bileşiğin bir kısmını ve hidroksil kısmı ile de diğer kısmını birleştirerek yapar. Mesela, hidroliz yolu ile proteinler kendilerini teşkil eden yapı taşları olan aminoasitlere ve glikojen yine hidroliz yoluyla glikozlara parçalanır. Lizozomlarda 40’tan fazla farklı sayıda asit hidrolaz şeklinde enzim yer almaktadır ve bunların sindirdiği temel maddeler proteinler, nükleikasitler, mukopolisakkaridler, lipidler ve glikojendir.
Normal olarak lizozomu saran hücre zarı benzeri zar, hidrolitik enzimlerin hücre içindeki diğer maddelerle temas edip onlara zarar vermesini engeller. Ancak hücrenin bazı özel durumlarında bu zar yırtılır ve içeriği olan hidrolitik enzimler hücre içi yapılarla karşılaşıp bunları aminoasitler ve glikoz gibi küçük ve kolaylıkla difüzyona maruz kalabilen parçalar haline dönüştürür. Mesela, ölen bir bedenin hücrelerinin içindeki lizozomlar parçalanır, sindirici enzimler açığa çıkar ve hücreleri yok ederler.
Beş milyar insanın yaşadığı dünyada biraz ihtiyarın işe karışması ile ortaya çıkan çöplükleri, kirleri, artıkları şöyle göz önünde canlandırın. Hatta buna da gerek yok, pencereden dışarı bir bakın. Sonra milyarlarca türün yaşadığı ormanları, denizleri yine buralarda cereyan eden ölümlere ve sindirimlere rağmen yürüyen temizliği hatırlayın. Şimdi de bedenlerimizdeki trilyonlarca hücrenin içinde cereyan sindirimler, atıklar ve artıklara rağmen tertemiz dolaşan bir-kaç bakteriye bile tahammülü olmayan kanı düşünün. Sonra hangi belediyenin, hangi alt yapının, hangi atık arıtma tesislerinin bu işi yürüttüğünü kendinize bir sorun!
Esma, mutlak ya da -mülk boyutundaki ifade şekliyle- sonsuz olduğu için çok küçük alanlara bölünerek, en ince detaylarda gözükerek ancak mülke sığdırılabilmektedir. Bir gizli hazine iken görülmek isteyen her isim, bütün varlıklarda ve mülkün en ince detaylarında yansımaktadır. Sonsuz esma varlığın sıfıra giden limitlerinde yerleşmekle ancak sınırlı bir kâinata sığabilir. Bu anlamda, büyüklüğünü sınırlı kabul ettiğimiz kâinatın, detaylarının küçüklüğünde bir sınır yoktur denilebilir. Bölündükçe bölünür ve küçüldükçe küçülür. Her küçüklükte, her detayda esma bütünüyle vardır. Kuddüs ismi ormanlarda leşleri temizleyen akbabalar ve yırtıcı hayvanlar şeklinde tezahür ederken aynı hayvanların hücrelerinde lizozomlar şeklinde akıl almaz sayılarda kendini gösterir. Sokakları temizleyen bir bekçide yansırken, aynı kişinin trilyonlarca hücresindeki onlarca lizozomun her biri içindeki kırk farklı enzimde tecelli eder. Sonra sayısız hayvan, milyarlarca insan Kuddüs ismini bir sonsuzluk içinde haykırır. Aleme yayar. Ancak bu şekliyle mutlak bir kuddusiyet, mukayyed bir perdede yansıyabilir.
Kâinat, büyük bir faaliyet yeridir. Sürekli yapımlar, yıkımlar ardı ardına gelişler, inişler, çıkışlar, değişimler, başkalaşımlar ve gelişimler alemidir. Sonsuz esmanın sınırlı idraklere sunulduğu bir sevgi yeridir. Ancak, idrakler de sınırlılığa mazhar, sonsuzluğa aşıktır. Bu şartlar içinde sınırsızlıklar, sonsuzluklar sınırlılıklar ile ifade edilecektir. Elektron kendine bir sınır çizer, atom kendine bir sınır çizer, lizozom bir kürecik şeklinde zarıyla kendine bir sınır çizer ve hücre çizer, insan çizer, kainat çizer. Bu sınırların hepsi cüz’idir, farazidir, itibaridir, geçicidir, tebeidir. Hepsinde aslolan ve hepsinin aslı esmadır. O halde lizozom, Kuddüs çizer, Musavvir çizer, Munazzım çizer; net veya bulanık bütün esmayı çizer.