Duyurular, Risale-i Nur Kongresi
Risale-i Nur Enstitüsü tarafından 23-24 Kasım 2019 tarihlerinde Konya’da “Risale-i Nur ve Tıp” başlığıyla bir kongre düzenleniyor.
Risale-i Nur Enstitüsü tarafından 23-24 Kasım 2019 tarihlerinde Konya’da “Risale-i Nur ve Tıp” başlığıyla bir kongre düzenlenecek. Enstitüsü yetkililerinden alınan bilgiye göre Türkiye’nin farklı üniversitelerinden akademisyen ve uzmanların katılımı ile gerçekleştirilecek olan kongrede, iki gün boyunca Risale-i Nur Külliyatı’nda yer alan tıbbî yaklaşımlar müzakere edilecek. ‘Risale-i Nur ve Ruh Sağlığı, Risale-i Nur ve Beden Sağlığı, Risale-i Nur ve Hekimlik, İman Hakikatleri ve Tıp, Risale-i Nur ve Yaradılış, Risale-i Nur’da Kadın, Ruh ve Beden Sağlığı’ başlıklı masalarda konunun uzmanları tarafından kongre için hazırlanmış bildiriler müzakere edilerek sonuç bildirileri hazırlanacak. Hazırlanan sonuç bildirileri 24 Kasım Pazar günü, öğleden sonra halka açık bir şekilde yapılacak panelde sunulacak. Moderatörlüğünü Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Hakkı Polat’ın yapacağı panelde Prof. Dr. Sedat Koçak, Prof. Dr. Ömer Önbaş ve Araştırmacı Yazar Dr. Senai Demirci panelist olarak yer alacaklar.
Alanında ilk kongre
Kongre Düzenleme Kurulu Başkanı ve panelisti Prof. Dr. Sedat Koçak, “Kongremizde, günümüz insanının zihnini meşgul eden, cevabını bulmakta güçlük çektiği pek çok güncel problem ve çözüm yolları, Risale-i Nur Külliyatı’na mahsus izah ve yaklaşımlar etrafında tartışılacaktır. Birkaç örnek vermek gerekirse; yaradılışın sırları, tıp fenni zaviyesinden kâinata bakış, Kur’ânî bakış açısıyla genetik ilmi; hastalıkların hikmetleri ve neticesi; vehim, vesvese, korku, stres gibi hissiyatla başa çıkma yolları; ölüm hakikatı karşısında insan; ibadetin ruh ve beden sağlığı üzerine tesirleri; beslenmenin insan mizacı üzerindeki tesirleri, Sünnet-i Seniyye ve tıbbî hikmetleri gibi. Bu yüksek Kur’ânî ve nebevî hakikatler, sahasında uzman katılımcılar tarafından masa çalışmaları kapsamında, Risale-i Nur’daki yaklaşım çerçevesinde şerh ve izah edilerek halkımızın istifadesine sunulacaktır” dedi. Kongrenin alanında ilk olma özelliğine sahip olduğunu söyleyen Prof. Koçak, kongrenin bu alanda önemli bir boşluğu dolduracağına ve ileride bu meyanda yapılacak çalışmalara öncülük edeceğine inandıklarını ifade etti.
Çağın sorunlarına Risale-i Nur’dan cevaplar
Risale-i Nur Enstitüsü Genel Sekreteri Ahmet Dursun da kongreye ev sahipliği yapan Yeni Asya Konya Temsilciliğine teşekkür ederek kongre hakkında şunları söyledi: “23-24 Kasım tarihlerinde Konya’nın ev sahipliğiyle Risale-i Nur ve Tıp Kongresi tertip ediyoruz. Yaşadıkları asırların manevî iki doktorunun, Mevlânâ ve Bediüzzaman’ın buluştukları bir Kongre de olacak inşallah. Bu açıdan da çok anlamlı. Yaradılış ağacının en mükemmel meyvesi olarak tarif edilen insanın akıl, kalp, beden ve ruh sağlığının korunması insanlık tarihinin en mühim çabalarından biri olmuştur. Modern çağ insanını bunalıma iten ruhî bunalımların nasıl üstesinden gelineceği önemli bir sorudur. Biz bu önemli soruların cevabını asrın doktorunda arıyoruz. Biz Risale-i Nur’daki ilgili bahislerin bize geniş bir çalışma alanı açacağını, sorularımıza cevaplar vereceğini ve bu tür çalışmaların tıbbî gelişmelere de katkı sunacağını düşünmekteyiz. Bu düşünceyle Risale-i Nur ve Tıp başlığıyla bir kongre düzenliyoruz. Kongre’ye 60’tan fazla sağlık bilimleri alanında uzman akademisyenin katılımını bekliyoruz.”
HANIMLAR MASASI
Dursun, kongrede hanımların katılacağı “Risale-i Nur’da Kadın, Ruh ve Beden Sağlığı” masası da olacağını belirterek, “İki gün sürecek olan Kongrenin ikinci gününde, Konya Dedeman Otel’de kongre sonuç bildirilerinin açıklanacağı panelimize herkesi dâvet ediyoruz” dedi. Kongre sürecinin devam ettiği, kongreye bildiri sunmak isteyenlerin kongre sekretaryasına info@risaleinurenstitusu.org ve rntipkongresi@gmail.com adreslerinden ulaşabilecekleri ifade edildi.
Fotoğraf: Erhan Akkaya / Yeni Asya-Arşiv
Masa çalışmaları sonuçları Pazar günü Pullman Otel’de yapılacak aynı konulu panelle kamuoyuna duyurulacak. Av. Kadir Akbaş’ın yöneteceği panele Prof. Dr. Ahmet Battal, Prof. Dr. Cihangir İslam, Yrd. Doç. Dr. Veysel Kasar, Kâzım Güleçyüz ve İslâm Yaşar konuşmacı olarak katılacak. Panel saat 14.00’da başlayacak. Panel için düzenli olarak Yenibosna Koçtaş önünden ring servisler kaldırılacak.
BEŞ MASA ÇALIŞMASI GERÇEKLEŞTİRİLECEK
Bu yıl 13’üncüsü düzenlenecek olan ve iki gün sürecek Risale-i Nur Kongresi’nin ilk gününde, ‘Hürriyet ve Demokrasi Ekseninde İslam Kardeşliği’ başlığı altında beş masa çalışması gerçekleştirilecek.
Risale-i Nur Enstitüsü’nce bu yıl 13’üncüsü düzenlenen Risale-i Nur Kongresi, bugün İstanbul’da başlıyor. İki gün sürecek kongrenin ana teması ‘Hürriyet ve Demokrasi Ekseninde İslam Kardeşliği’ olarak belirlendi. Masa çalışmalarının Sefaköy Radisson Blu Hotel’de gerçekleştirileceği, kongrenin sonuç bildirgesi ise Pazar günü Bahçelievler Pullman Otel’de düzenlenecek panelde açıklanacak. Moderatörlüğünü Kadir Akbaş’ın yapacağı panele Prof. Dr. Ahmet Battal, Prof. Dr. Cihangir İslam, Yrd. Doç. Dr. Veysel Kasar, Yeni Asya Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz ve Yeni Asya Neşriyat yazarı İslam Yaşar da konuşmacı olarak katılacak. Kongre’nin ana başlığı altında düzenlecek masa çalışmalarında ise 1. Masa, ‘Hürriyet ve Demokrasi’, 2. Masa, ‘İttihad-ı İslam’, 3. Masa, ‘Dünya Barışı’, 4. Masa, ‘Aile ve Eğitim’, ve 5. Masa da ‘İslâm kardeşliği ve İhlâs’ olarak belirlendi.
HAZIRLIKLAR TAMAM, PANELE BEKLİYORUZ
Risale-i Nur Enstitüsü’nden yapılan açıklamada, kongre kapsamında bugün başlayacak olan masa çalışmalarının yarın öğlene kadar tamamlanacağı bildirildi. Çalışmaların tamamlanmasının ardından kaleme alınan sonuç bildirileri, Pullman Otel’de düzenlenen panel öncesi kamuoyuyla paylaşılacak.
PANEL İÇİN SERVİS KONULDU
Panel organizasyonu tarafından, Pullman Otel’deki paneli takip etmek isteyen misafirlerimiz için Yenibosna Koçtaş önünden saat 10.00’dan itibaren 15.00’e kadar aralıksız ücretsiz servis düzenleneceği duyuruldu.
YAZARLAR KİTAPLARINI İMZALAYACAK, KİTAPLARA % 40 İNDİRİM
Panelin ardından Yeni Asya Neşriyat yazarları okurlarıyla buluşarak kitaplarını imzalayacak. Bu arada, panelin düzenleneceği Pullman Otel’de Yeni Asya Neşriyat’ın kitap satış standı da yer alacak. Yeni Asya Neşriyat, panele katılan misafirlere bir sürpriz hazırladı. Yeni Asya Neşriyat ürünleri panele özel yüzde 40 indirimle satılacak.
Raporlar
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’NCA AÇIKLANAN TASLAK ÖĞRETİM PROGRAMLARI
RİSALE-İ NUR ENSTİTÜSÜ RAPORU[1]
A. Giriş
Sosyal, kültürel, ekonomik ve teknolojik alanlarda hızlı bir değişim geçiren ve başkalaşan dünyamızda eğitim sistemlerinin de bu değişime ayak uydurması beklenmektedir. Bu değişim karşısında çağdaş öğretim programları, beklentileri ve hedefleri farklılaşan, arzu ve emelleriyle birlikte problemleri de artan toplum ve bireylerin ihtiyaçlarına cevap verecek biçimde tasarlanmaktadır. Hitap ettiği toplumu ve insanı anlamayan, geleceğini emanet edeceği gençlerinin maddi ve manevi ihtiyaçlarına cevap veremeyen, muhatap olduğu kitlenin potansiyelini kavrayamayan bir eğitim sistemi ise bunalımlı nesiller üretmeye mahkûmdur.
Bu değerlendirme ışığında ülkemizde ve dünyada yaşanan gelişmeler karşısında ülkemizde de eğitim ve öğretim alanında çağın ve insanın ihtiyaçlarına uygun değişikliklerin olması, eğitim öğretim programlarına yeni hedeflerin konulması zaruri bir ihtiyacın yansımasıdır. Bu bağlamda Milli Eğitim Bakanlığı’nca duyurulan yeni müfredat çalışması yaklaşım olarak olumlu arayışların neticesi olarak değerlendirilmelidir; ancak taslak müfredat programlarında yapılan değişiklikler incelendiğinde, eğitim sistemimizdeki kronikleşmiş problemlere çare olup olamayacağı hususunda ciddi soru işaretleri bulunmaktadır. “Bu programı revize etmede duyulan temel ihtiyacın ne olduğu, uygulanan mevcut program üzerinde bilimsel bir değerlendirme yapılıp yapılmadığı, mevcut programın uygulamaları açısından ne tür sonuçlar elde edildiği, bu programı yapacak ve yürütecek yetkin bir ekibin kurulup kurulmadığı, programın paydaşları olabilecek alan uzmanı, öğretmen, program geliştirme ve ölçme değerlendirme uzmanlarının yanı sıra öğrenci ve velilerin programa ne derece dahil edildiği” programın sağlıklı değerlendirilmesi ve yürütülmesi açısından cevap beklemektedir.
B. Öğretim Programları Üzerinde Genel Değerlendirme ve Öneriler
1. Programın Felsefesi-Genel Amaçlar
Ülkemizde öğretim programları, Milli Eğitimin Genel Amaçları ve temel ilkeleri referans alınarak yapılır. Bu amaç ve ilkeler adeta anayasanın değişmez maddeleri gibi algılanmaktadır. Oysa bu dokümanlarda ifade edilen bakış açıları, çağdaş eğitim felsefelerine ve yaklaşımlarına uygun değildir. Bu haliyle günümüzün ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak ve toplumsal mutabakatı sağlamada yetersizdir. Çünkü bu bakış açıları “konu merkezli, öğretmen merkezli, kişi ve ideoloji merkezli, gerçek yaşamdan uzak bir anlayışı” temsil etmektedir. Bu durum, taslak öğretim programlarının bazı yerlerinde öğrenci merkezli anlayışın esas aldığının belirtiliyor olması ile çelişmektedir. Bu bakımdan milli eğitimin genel amaçları ve temel ilkeleri çağdaş ve demokratik ve günümüz şartlarına uygun değildir. Programların zamanın ruhuna ve toplumsal gerçeklere göre hazırlanması elzemdir.
Taslak öğretim programların öğrenci merkezli anlayışla hazırlandığı söylenmektedir. Bu anlayış olumlu iken, programın Atatürkçülük ekseninde hazırlanması ve belli şahısların ve ideolojik yaklaşımların yer alması bu anlayışla çelişmektedir. Ayrıca demokratik toplumlarda, toplumun değerleri, sosyal ve kültürel yapısı, ihtiyaç ve beklentileri esas alınır.
a. İdeolojik bakış
Bilgi değişken bir olgudur. Buradan yola çıkarak eğitim müfredatlarının değişken olması kaçınılmazdır. Kendini yarın için yeni şeyler yapmak zorunda hisseden toplumlar gelişen şartlara göre eğitim sistemlerini yenilemektedirler. Bu anlamda değişikliğe gidilmesi olumludur; ancak ülkemizde yapılan değişikliklerin hepsinin Atatürkçülük ideolojisini esas aldığı gözlemlenmiştir. Bu olumsuzluk şu anki değişiklik için de söz konusudur. Eğitim programları değişen, yenileşen ihtiyaçları karşılayacak tarzda esnek olmalıdır. Bu bağlamda Atatürkçülük eğitim sistemini çökerten, ileriye taşınmasını engelleyen bir pranga olarak yeni değişiklikte de yerini korumaktadır. Programın genel yapısının ise “Atatürkçülük” gibi ideolojik yaklaşımlar çıkarıldığında demokratik özelliklerinin olduğu söylenebilir.
Öğrenci merkezli eğitim yaklaşımı demokratik bir toplumun eğitim anlayışının özelliğidir; ancak demokratik toplumda her hangi bir şahsın ideolojik anlayışının öğretim programının temeline konulmuş olması demokratik toplum özelliği ve eğitimin özerkliğiyle bağdaşmamaktadır. Eğitim ortamında bilginin mutlak olmadığı, bilginin değişkenlik gösterebileceği ifade edilmektedir; ancak bu bağlamda şahıs ya da kişi eksenli bilgilerin programda yer alıyor olması bu anlayışa uygun değildir. Günümüz eğitim anlayışına damgasını vuran çağdaş eğitim anlayışına uymayan bu antidemokratik unsurlardan arındırılması gerekir.
b. Seküler bakış
Taslak öğretim programının bireye kazandırmaya çalıştığı niteliklere (bilgi, beceri ve tutum) bakıldığında seküler zihniyetten sıyrılamadığı, kazanımlar noktasında tüketime ve maddi hedeflere dayalı bir program olduğu belirgindir. Bu anlamda pozitivist ve materyalist bir arka planı olması, bireylerin manevi anlamda ihtiyaç ve beklentilerine cevap vermekten uzak, duyuşsal alan gelişimini desteklemeyen bir bakış açısı görülmektedir. Bu geçmişten günümüze değerler eğitimindeki başarısızlığın da önemli bir sebebidir.
c. Nasıl bir insan
Programın felsefesi sürekli bir yenilenme, gelişme ve olgunlaşmayı ifade eden bir tanım üzerinden kurgulanmalıdır. Programın esas aldığı yaklaşım ve getirdiği yenilik net tanımlanmamıştır. Eğitimin temel felsefesi kısmında eğitimin topluma nasıl bir insan tipi yetiştirmek istediğinin net tanımlanmaması belirgin bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır. Yetiştirilmek istenen insan tipinin toplumla ilişkisini kuran bir tanımlama olmadığı gibi, yetiştirilmek istenen bireyin özellikleri de tarif edilmemektedir.
2. Program geliştirme modeli, ortak dil
Taslak öğretim programları bir bütün olarak ele alındığında, belli bir modeli olmadığı görülmektedir. Bu ortaklığı sağlamak ya da alanın hususiyetleri varsa ona uygun bir modelin tercih edilmesi programın anlaşılabilirliği ve uygulama birliği sağlama açısından önemlidir. Bu öğretim programlarında farklı yapı ve dil kullanımı olarak ortaya çıkmış görünüyor.
3. Program geliştirme ihtiyacı
Bir öğretim programının geliştirilmesi için üç çıkış noktası vardır: 1) mevcut öğretim programının eksiklikleri 2) felsefi olarak görülen değişiklik 3) yeni ortaya çıkan ihtiyaçların getirdiği öğrenme alanları.
a. İhtiyaç analizi
Demokratik toplumlarda öğretim programları bir ihtiyaçtan doğar. Milli Eğitim Bakanlığı’nca yürütülen ve kamuoyuyla dar bir zaman çerçevesinde paylaşılan yeni öğretim programı değişikliğinin hangi ihtiyaçtan doğduğuna dair ayrıntılı ve kamuoyunu ikna edici bir açıklama söz konusu değildir. İhtiyaç belirleme süreci ve paydaşların (öğrenci, öğretmen, veli, sivil toplum vb. ) sorulma hususunda taslak programda yeterli bir bilgi yoktur.
b. Önceki programların uygulama sonuçları
Taslak öğretim programları, anlaşıldığı kadarıyla mevcut öğretim programlarının eksikliklerine yönelik bir çalışma görüntüsü verilmektedir. Ancak mevcut öğretim programlarının uygulama sonuçlarına yönelik bir çalışma yapıldığı ve ihtiyacın buna dayandırıldığına dair bir bilgi yoktur. Genel bir değerlendirme ile sahaya inmeyen, uygulama sonuçlarının görülmediği bir öğretim program revize edilmektedir.
Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla, “basında öğretim programlarıyla ilgili eleştirilerin olması” müfredat değişikliğinin gerekçesi için yeterli değildir. Öğretim programlarına ilişkin basındaki eleştiriler müfredat değişimine temel teşkil etmemelidir. Değişiklikler, değişen dünyaya ayak uydurmak, ferdî ve toplumsal ihtiyaçlara cevap verebilmek ve bilgi, beceri ve kazanımların artırılmasına yönelik olmalıdır.
4. Program geliştirme ekibinin seçimi
Program geliştirme bir ekip çalışmasıdır ve süreç özelliği gösterir. Yapılan çalışmada, bilimsel ölçütleri karşılayan uzman kişilerin katılımlarının sonunda ortaya çıktığına dair bir bulgu yoktur. Eğer böyle bir ekip (alan uzmanı, öğretmen, program geliştirme ve ölçeme değerlendirme uzmanları), yer almıyorsa ortaya çıkan üründe taslakta da görüldüğü gibi eksiklik ve tutarsızlıkları içinde barındıracaktır. Ülkenin geleceğini etkileyecek bu tür çalışmalarda, programın paydaşları olabilecek uzmanlarından oluşan yetkin bir kadronun dahil olduğu uzun soluklu bir çalışmanın yapılması daha sağlıklı olacaktır. Programı hazırlayan komisyon listesi yer almamaktadır. Programın hangi alanlarda uzman kişiler tarafından hazırlandığı, komisyonun kimler tarafından oluştuğu açıklanmamıştır. Bu durum bilimsel çalışma ve yaklaşımlara uygun değildir.
5. Daha önceki öğretim programlarının uygulanma problemleri
Bu güne kadarki yapılan değişikliklerin uygulamaya yeterince yansıtılamadığı eğitim bilimleri alanında yapılan araştırmalarında ortaya çıkmaktadır. Bu durum ilan edilen programların sahaya yansıtılmasında problemlerle karşılaşıldığının göstergesidir. İlan edilen muhtemel değişiklik için de aynı risk söz konusudur.
Geçmişte hazırlanan öğretim programları çağdaş eğitim felsefesine uygun olarak öğrenmeyi öğretme amacına yöneliktir. Öğretmenlerin bu programı uygulamadıkları, eğitimin temel felsefesini yansıtan “Öğrenmeyi öğretme” mantığını yansıtamadıkları yine yapılan araştırmalarda görülmektedir. Bununla ilgili ne gibi tedbirlerin alındığı ya da alınacağı, riskleri ortadan kaldırmak için nasıl bir yol takip edileceği soruları cevapsızdır.
Önceki programlarda öğretmenlerin programa sahip çıkmadığı ve öğretmenlerin sınav piyasasının yönlendirmesi ile hareket ettiği gözlemlenmiş; programı uygulamak isteyen öğretmenlere de okul yönetimi ya da diğer paydaşlar tarafından çoğunlukla bir direnç oluşturulduğu görülmüştür. Bu riskler ortadan kaldırılmadan yeni bir programın yürürlüğe konulması mevcut eksikliklerin devam etmesini sağlayacaktır. Bu bağlamda yürürlüğe konulacak olan bu programın öğretmenler tarafından nasıl kullanacağına dair bir çalışma yapılmazsa, bu çalışmaların da beklenen başarıyı gösteremeyeceği aşikardır.
6. Bireye kazandırılacak nitelikler
a. Kazanımlar
Taslak öğretim programında yer alan kazanımlar ifade, içerdiği yeterlik ve kazandırılacak diğer niteliklerle ilişki kurulabilmesi açısından düzenlemeye ihtiyaç duymaktadır. Bazı ders kazanımlarında, kişi ve şahısların kazanım içinde doğrudan verilmesi, kişi ve şahıs eksenli anlayışları desteklediği için “öğrenmeyi öğrenme” anlayışına terstir. Bilginin değil, onu elde etmenin, transfer etmenin, yeniden ifade etme ve üretmenin esas olduğu günümüz eğitim anlayışında bunlara yer verilmesi doğru değildir.
b. Beceriler
Programda becerilere yer verilmesi olumlu bir durumdur. Bu durum güncel eğitim yaklaşımlarıyla uyumludur. Bazı derslerin öğretim programlarında temel becerilerin ne olduğu açıklanırken bazılarında açıklanmamıştır. Zaten çok iyi bilinmeyen beceri eğitimi açısından bu bir eksikliktir. Bununla birlikte 2004’ten bu yana ‘temel beceriler’ programlarda yer aldığı halde, uluslararası sınavlardaki soru yapılarının bu becerilerin kullanımı ile ilişkili olduğu halde bizim başarımızda bir artış görülememiştir. Bu durum, ayrıca programda yazılanların da uygulanmadığını göstermektedir. Becerilerin zenginleştirilme gerekçesi, öğrenmenin önemi hakkında yeterli bilgi olmaması uygulanma şansını da ortadan kaldıracaktır.
Ayrıca, kişilerin, ideolojilerin, olmazsa olmazların değiştirilemez maddelerin yer aldığı bir programda değerlerin ve becerilerin kazandırılması oldukça zordur. Bu noktada demokratik yaklaşımlara uygun tedbirlerin alınması yerinde olacaktır.
c. Değerler
Programda değerler eğitimine yer verildiği görülmektedir; ancak bu değerlerin kazandırılmasıyla ilgili olarak da gerekli yönlendirme ve ilişkilendirmelerde eksiklikler olduğu görülmektedir. Bazı programlarda kazanımlar değerlerle ilişkilendirilmiş, bazılarında ise ilişkilendirilmemiştir. Bu durum, programın öğretmen tarafından anlaşılmasını ve uygulanmasını zorlaştırmaktadır.
Öğretim programlarının genelinde değerler eğitimine yer verilmiş olması olumlu bir durumdur. Daha önceki öğretim programlarında da değerlere yer verildiği halde değerlerle ilgili yapılan araştırmalarda öğrencilere değerleri kazandırma hususunda başarılı olunamadığı görülmüştür.
d. Disiplinler arası ilişki
Günümüz eğitim anlayışında bilgilerin parçalara ayrılması ve bireylere öyle kazandırılma çabası, varlık, anlam ve yaşam bütünlüğü açılarından olumsuz sonuçları olduğundan disiplinler arası yaklaşımlar önem kazanmıştır. Taslak öğretim programlarında buna yeterince yer verilmemesi ciddi bir eksikliktir.
7. Programın uygulanmasına yönelik açıklamalar
Her ne kadar yapılan araştırmalar öğretim programlarında meydan gelen değişikliklere öğretmenlerin çok dikkat etmediği/edemediği, hala eski alışkanlıkların devam ettiği/etmek zorunda kalındığı bilinse de, bir programın nasıl uygulanacağı konusunda ilgililerin bilgilendirilmesi gereklidir.
a. Programın getirdiği farklılık
Taslak öğretim programlarında, yapılan değişikliklerin ne olduğu, ne anlam geldiği, farklılıkların neler olduğu konusunda açıklamalara yeterince yer verilmemiştir. Bu uygulanma şansını azaltan önemli bir problemdir. Neden ihtiyaç duyulduğu, hangi beklentileri karşılayacağının umulduğu gibi bilgilerin farkındalık açısından önemi büyüktür.
b. Öğretmenin rolü
Öğretmenin yapılan değişiklikleri, nasıl anlayıp uygulayacağına dair açıklamalar konulmalıdır. Öğretmenin bunu nasıl kullanılır hale getireceği net belirtilmemektedir. Çoğu öğretmen çeşitli nedenlerle öğretim programlarına ulaşamazken, bir kısmı da anlayamadığı için uygulama şansı bulamamaktadır. Bu etkinlikleri uygulayacak öğretmenlere ilişkin bir çalışma yapılması gerekmektedir.
Programın en önemli noksanlarından biri programı uygulayacak olan öğretmenin nitelikleri ile ilgili bir öngörüye sahip olmamasıdır. Programı uygulayacak ve ileriye taşıyacak öğretmen tipine dair yeni yaklaşımların sunulması programın uygulanma şansı için önemli adımlardan biridir.
Bir öğretim programında rehberlik anlayışına yer verilmesi olumludur. Program öğretmene bir öneride bulunarak öğrencilere rehberlik yapmasını ön görmektedir; ancak öğretmenin bu konuda yeterliliği, azmi, çalışma şartları vs. teori ile uygulama arasındaki boşluğu derinleştirmektedir. İlgili başlıklar altında sunulan bilgiler öğretmenin rehberlik yapabilmesine yetecek düzeyde değildir.
c. Öğrenciden beklenen
Öğretim programları, geleceği teslim edeceğimiz bu günün öğrencileri içindir. Taslak programda, bu programın öğrenciye nasıl bir rol yüklemektedir. Öğrenci merkezli denildiğinden, öğretmenler, uygulayıcılar bundan ne anlayacaklar ve öğrenciler için neler değişecek olduğunun yer alması uygun olurdu.
d. Ölçme değerlendirme ve merkezi sınavlar
Programda ölçme ve değerlendirme amaçlarının verilmiş olması olumlu ve farklı değerlendirme türlerine yönelik önerilerde bulunulması önemli bir yaklaşımdır; ancak geçmişte olduğu gibi bunların uygulamaya dönüştürülememesi riski bulunmaktadır. Çünkü eğitim kurumlarında bir üst kuruma geçiş, hala sınav odaklı bir anlayışla yapılmaktadır. Sınav merkezli anlayış da, piyasada oluşan, eğitimsel anlayıştan uzak, zahire hitap eden ekonomik temelli düzenlemelere göre şekillendiği için, yapılan öğretim programı değişiklikleri alana inmeden, bu yapı içinde yok olup gitmektedir.
Taslak öğretim programında, verilen ölçme ve değerlendirme bilgilerinde, merkezi sınavlara öğrencilerin hazırlanmasında programın olumlu katkıları, aksi uygulamaların ne gibi olumsuz eğitimsel sonuçlar doğurduğuna yönelik açıklamalara yer verilmesi gerekir.
C. Taslak Öğretim programının başarılı olmasına yönelik öneriler
1. Deneme uygulaması ve değerlendirme
Bu programın ön uygulamasının yapılmadan ülke genelinde uygulanması sakıncalıdır. Bu programlar Türkiye’de genel uygulamaya konulmadan önce pilot bölgelerde ön uygulamalar yapılmalı, sonuçlar değerlendirilerek ülke geneline uygulanmalıdır. Bu işlem ciddi, gerçekçi bir şekilde yapılmalıdır. Programın hemen uygulamaya konulması gibi bir acelecilik doğru değildir.
2. Öğretim materyalleri, ders kitabı
a. Okul ortamında hazırlanabilecek materyaller
Öğretim programlarında değişiklikler olması kendi içinde farklılıkların varlığını gerektirir. Bu farklılıkların uygulayıcılara iyi ulaştırılması gereklidir. Öğrenci merkezli anlayışlar öğretim materyallerinin zenginleştirilmesini ve aktif olarak kullanılmasını gerekli kılar. Yapılan değişikliklerde öğretmenler, genel olarak “imkansızlık ve bölgesel farklılıklardan dolayı” programın her yerde uygulama şansının olmadığı (her yer için buna gerekçe de bulunur) gibi bir problemin varlığına sığınırlar. Bu nedenle, programın getirdiği yeniliklerin okullar bazında nasıl yapılabileceğine, bu bağlamda hangi materyallerin nasıl ve nereden elde edileceğine yönelik önerilere yer verilmesi önemlidir. Taslak programlarda böyle bir bilgiye yer verilmemiştir.
b. Ders kitapları ve bağlı araçlar
Ders kitapları Bakanlığın belirlemiş olduğu Yönetmelikler çerçevesinde hazırlanır ve öğrenciye ulaştırılır. Bu süreç emek isteyen bir süreçtir. Okullarda en çok kullanılan ders araçları ders kitaplarıdır. Bu sınav düzeyinde olan öğrenciler için ise yardımcı kaynak ve test kitaplarıdır. Ders kitaplarının öğretim programını yansıtacak düzeyde olması gerekir. Bunun için hazırlama ve inceleme komisyonları çok önemlidir. Gerçekten program ve tasarım konusunda uzmanlardan oluşmalıdır.
Programa uygun ders araç gereç ve materyalleri hazırlanırken seküler anlayıştan uzak şekilde hazırlanması yerinde olacaktır. Fen ve din ilimlerinin içeriklerinin etkinliklerde yer alması mutlaka sağlanmalıdır. Bilgi çağında yetişen yeni nesillerin kendilerine hiçbir fayda sağlamayacak malumat yığınlarından kurtularak kendilerine yararlı olacak ve mutlu edecek bilgilere ulaşmasının yolları aranmalıdır.
Özellikle son program değişikliklerinde ortaya çıkan etkinlikler, değerler, beceriler öğretim programında yer aldığı düzeyde olup olmadığına dikkat edilmelidir. Değerler ile ilgili verilen etkinlikler seküler anlayıştan kurtarılmalı, dini bilgiler ile bilimsel bilgilerin ortak noktaları ortaya konulmalıdır. Değerlere yaklaşımımız bize ait olmalı kendi kültür ve inançlarımızı yansıtmalı, gelenekten beslenmelidir. Bu bağlamda yeni bir medeniyet paradigmasının sunulabilmesi açısından İslam medeniyetinin temel yaklaşımlarından biri olan Marifetullah anlayışı öne çıkarılmalıdır. Marifetullah eğitiminin verilebilmesi için Bediüzzaman Said Nursi’nin kavramlaştırdığı mana-i harfi yaklaşımı önem kazanmaktadır.
3. Öğretmen eğitimi ve motivasyonu
Programın uygulayıcısı konumundaki öğretmenlerin mevcut programı uygulamaya kalktığında daha çok çalışmak zorunda kalacakları aşikardır. Öğretim programlarındaki anlayış ve değişiklikler konusunda öğretmenler bilgilendirilmeli ve hizmet-içi eğitime alınmalıdır. Öğretim programlarında programın uygulanmasıyla ilgili yeterli açıklamalar verilmesi yetmez; ayrıca, yapılan değişikliğe inanan ve mantığını kavramış eğitimciler tarafından her ilde öğretmen eğitimleri yapılmalıdır.
Uygulama ile ilgili önerilerin gerçekleştirilmesinde idari güçlükler ve yasal engellerle karşılaşılmaktadır. Bu engelleri aşacak alt yapı oluşturulmalı ve idari tedbirler alınmalıdır. Bu konuda il, ilçe ve okul düzeyinde idareciler de gerekli eğitimi almalıdırlar. Bu bağlamda öğretmenin idealizmine yakışan maddi ve manevi motivasyon unsurlarıyla ilgili tedbirlerin alınması zorunludur.
4. Zorunlu ve Seçmeli Dersler
Eğitimi sistemimizin en büyük eksikliklerinden biri ihtiyaç merkezli eğitimin olmayışıdır. Sadece dünyevi maksatlara yönelik bir eğitim tasarlandığı için, maddi hedeflere odaklı bir eğitim sisteminin gençliği mutlu etmediği görülmektedir. Temel bilgi, beceri ve tutumları kazandıracak zorunlar dersler dışında öğrencilerin ve toplumun ilgi, ihtiyaç ve beklentilerine yönelik seçmeli derslere yer verilmelidir.
Gençliğin manevi ihtiyaç hissini tatmin edecek, onları manevi anlamda da doyuma ulaştıracak bir sistemin tasarlanması zaruridir. Seçmeli derslerle gençlerin manevi ihtiyaçları giderilebileceği öngörülmektedir. Bu da ciddi bir ihtiyaç analiziyle ortaya çıkarılabilir.
D. GELECEĞE ÖNERİ
1. Nasıl bir insan
Gençliğimizin her alanda yok eden uyuşturucu, alkol, hazcılık gibi problemlerin aşılabilmesi için tasarlanan programların okul dışında ne yapabiliriz sorusuna da cevap verir nitelikte olması beklenmektedir. Bunlarla ilgili bilgi ve yöntemlerin de öğretim programlarına dahil edilmesi gerekir. Salt okul eğitiminin geleceğimizi kurtarmaya yetmediği aşikardır. Var olan paradigmanın güncellenerek okul ortamını bireyin sosyal ve manevi hayatı ile birleştirecek yeni yöntemlerin uygulanması gerekmektedir.
Eğitim sistemimizde mevcut olan problemlerin ortadan kaldırılmasının yolu ‘iman merkezli eğitim’ anlayışının benimsenmesi olacaktır. İman dersinin verilmesi eğitim sistemimizin önceliği olmalıdır. Bu noktada hem dünyada hem ahrette imanda bir lezzet olduğunu göstermek metodu uygulanabilir. Bu manada okulda disiplin problemleri için de bir çözüm yolu olarak görülebilir.
Bireye verilen bilgi beceri ve tutumlar sadece seküler bir anlayışla değil imani bir perspektifi de içerecek bir şekilde ders kitaplarında alternatifler şeklinde konulmalıdır.
2. Ne öğretelim
Yapılandırmacı eğitimde bilgi mutlak değildir. Bu anlayışta hangi bilgiyi verdiğimiz değil verilen bilginin neye hizmet ettiği önem kazanmaktadır. Verilen bilgilerin yarınları bize nasıl yaşatacağı, nasıl daha güzel hale getireceği yapılandırmacılığın temel esaslarından biridir. Mutlak olmayan bir bilgiyi mutlak bilgi gibi vermeye çalışmak uygulama açısından bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır. Bilgiyi vermek üzerinden kurgulanan öğretim programları geçerliliğini yitirmektedir. Çağdaş ülkelerin sürekli program değişikliğine gitmesi bu nedenledir. Bu “gerçek bilgi Allah katındadır” anlayışı ekseninde ele alınabilir.
Yine bu bağlamda bir toplumun idaresi için hürmet, emniyet, haramdan çekinmek, merhamet, serseriliği bırakıp itaat etmek olguları değerler eğitimi kapsamında düşünülmelidir. Bu beş değer, eğitim sisteminin olmazsa olmazı olarak ele alınmalı ve öğretim programlarının içine dahil edilmelidir.
Bediüzzaman Said Nursi’nin otuz yıllık tahsilinin neticesi olarak ifade ettiği “mana-i harfi, mana-i ismi, niyet ve nazar” vurgusu eğitimin kazanımları noktasında ufuk açıcı bir hedef olarak algılanmalıdır. Kendisine “muallimlerimiz bize Allah’tan bahsetmiyorlar” diyen lise talebelerine “Okuduğunuz fenleri dinleyin” diye cevap veren Bediüzzaman Said Nursi’nin fenleri lüzumsuz, faydasız malumat yığınlarından kurtaran yaklaşımı materyalist yaklaşımların pençesinde kıvranan gençliğimiz ve eğitim programları için yol gösterici niteliktedir.
Eğitim öğretim programlarında disiplinler arası bir yaklaşımla fen ve din alanındaki bilgiler birlikte sunulmalı, bütün dersler marifetullah ilminin başlangıcı olarak ele alınmalıdır. Bunların birlikte zikredilmesi bütünlüğü sağlayacaktır.
İnsan olmak, hak özgürlük ve sorumluluk gibi ünite başlıklandırmaları bilimsel yaklaşımların sunduğu birlikte yaşama kültürü anlayışına uygundur. Kanun hakimiyeti, meşveret vb. kavramlar, ortak değerler olarak bütün programların içinde olmalı ve özümsenmelidir. Demokratik kültürün oluşması bu yolla mümkün olabilecektir.
Mevcudata mana-i harfi ile ya da mana-i ismi ile bakmak arasındaki farktan yola çıkarak hayat ve iman ilişkisini dikkate alan yaklaşım kamil bir gençliğin yetişmesinin önünü açacaktır. Fertlerin sorgulayıcı olması açısından niçini sorgulayan bireyler oluşturmak bizi bilgi çöplüklerinden kurtaracaktır.
Öğretim programlarında ırkçılığı esas alan kelime ve kavramlardan kaçılmalı, bunun yerine insan kardeşliği ve insaniyet, fedakarlık gibi kavramlara yer verilmelidir. Ana dil eğitiminde temel beceriler kazandırılırken kültürel zenginliğimizi kazandıran kelime zenginliğini karşılayacak metinler ele alınmalı, ideolojik metinlerden ve ideolojiye ait dilden uzaklaşılmalıdır. Kültürel dile yönelmeli, seçmeli dil dersleri artırılmalıdır.
Seküler yaklaşımla hazırlanan eğitim programlarında hazcı ve egosit bir yaklaşımla kendine bakan fertler pragmatik bir yaklaşımla kendi menfaatine yaramayan bilgiyi boş malumatlar olarak algılamaktadır. Bu bağlamda malumat yığınlarının marifete geçişini sağlayacak düzenlemeler yapılmalı, öğrencilerin manevi gelişimine katkı sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Zira materyalist yaklaşımlar insanın kemalata ermesinde yetersiz kalmakta, iç huzuru bulamayan, mutsuz genç tipinin yetişmesine neden olmaktadır.
Disiplinler arası yaklaşım esas alınmalıdır. Öğretim programları bir birine yakınlaştıran disiplinler birlikte değerlendirilmeli, bunların birbirinden yararlanmaları sağlanmalıdır. Hayatı anlamlı hale getirmek için, hayatın manası nedir? gibi konuların öğretim programlarında tartışılıyor olması gerekir. Hayat bilgisinde hayatın amacı nedir? gibi konuların işlenmesinde fayda olacaktır.
Kavramlara doğru anlamı yükleme ve uygun yerlerde kullanmaya ilişkin beceriler öğretim programlarımızda eksik kalmaktadır. Kavramları anlama, doğru kullanma becerilerinin öğrencilere kazandırılması önemsenmelidir.
Eğitim sistemimizin öğretme öğrenme süreçleri boyutunda de bir eksiklik olarak göze çarpan temsil, örnekleme ve ilişkilendirme metotlarının yaygınlaştırılması gerekir. Bireyi zorlamayla bir şeylerin kazandırılması yerine, bireyin ikna edilmesi yolu tercih edilmelidir.
Programda farklı derslerde ‘değerler’ başlığı altında değerlerin listelendiği görülmektedir. Bu değerler listesi dersler arasında ortaklaştırılarak ortak bir zeminin yakalanması gerekmektedir. Mesela fen ilimleri din ilimlerinin değerler noktasında yakınlaştırılması gençlerin bütüncül olarak kainatı ve hayatı okumalarının önünü açacaktır.
3. Nasıl bir sistem
Eğitim sisteminde yapılacak köklü değişiklikler siyasi bir erkin istediği doğrultusunda değil, ortak toplumsal bir zeminde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bütün paydaşların ortak katkısı, çabası ve bilinciyle eğitimde başarılı değişiklikler yapılabilir. Bu bağlamda ortak toplumsal zemini oluşturacak ve eğitim faaliyetlerini devlet politikası haline getirecek daha sağlam adımlar atılmalıdır.
Başarılı, üretken bir eğitim sisteminin demokratik ortamlarda şekillendiği bilinmektedir. Demokratik kültürün yerleşmesi, çoğulcu anlayışın benimsenmesi, ihtiyarı elden almayan, akla kapı açan bir anlayışın benimsenmesi gerekmektedir.
4. Nasıl öğretmen
Genel olarak bu tür programlarda öğretmen boyutunun her zaman eksik kaldığı gözlemlenmektedir. Öğretmen yetiştirmeye yönelik çalışmaların yapılmaması ya da yapılan çalışmaların yetersiz olması, altyapı, bilgilendirme vb. noktalardaki eksiklikler programların başarısızlığına sebep olmaktadır. Bu tür programların başarısı için öğretmen eğitimi ve motivasyonu göz ardı edilmemelidir.
Öğretmen, öğrenciyle “ders arkadaşı, öğrenme arkadaşı” anlayışına uygun, öğrenci merkezli öğrenmeyi esas alan bilgi, beceri ve donanımlarla mesleğe dahil edilmeli, halen meslekte olanlar da çok hızlı bir şekilde bu anlayışa uygun hizmet içi eğitim yoluyla yetiştirilmelidir.
E. SONUÇ
Eğitim araştırmalarına göre, idareci ve program gibi eğitimin temel unsurlarda yapılan değişikliklerle başarının artmadığı aksine geriye gidişin olduğu belirlenmiştir. Önemli olan değişiklik yapmak değil, değişikliklerin ihtiyaca göre demokratik bir bakış açısıyla yapılması, yapılan değişikliklerin uygulamaya yönelik olması ve takip edilmesidir.
[1]Bu rapor Risale-i Nur Enstitüsü Akademik Kurulu’nun eğitim uzmanları tarafından hazırlanmıştır.
Mana-i Harfi
Son dönemlerde iletişim becerileri, başarının sırları, etkili olma, kişisel gelişim gibi konularda pek çok eğitim programı düzenleniyor ve yayınlar yapılıyor. Bu tür konulara ilgi duyan ve eğitimini alan insanların sayısı günden güne artıyor. keep readingMakaleler
b- Psikoloji, İslam Kardeşliği ve AdaletAdalet-i mahzanın bir yönü de bir suçlunun sadece kendisinin (suçunun büyüklüğü nispetinde) ceza görmesi, yakınlarının ise bir cezaya uğratılmamasıdır. keep reading