Mana-i Harfi

Endoplazmik Retikulum Tevhidi Zikreder

Eşyada geniş yüzeylerin dar alanlara sığdırıldığı ince bir tasarım, hassas bir ölçü vardır; büyüklüklerin girinti ve çıkıntılarla, eğilip bükülmelerle küçük yapılar içerisinde ifade edildiği bir hal hakimdir.

Mesela, vücudumuzda var olan yetmiş beş trilyon hücrenin zarları açılarak yan yana serilseydi, bütün dünyayı kuşatacak bir örtü haline dönüşebilirdi. Sırf hücreler şeklinde düşünüldüğünde milyarlarca bitki, insan ve hayvan bedeninde ne kadar büyük bir alanın saklı olduğu rahatlıkla tahayyül edilebilir. Sadece, içinde kan ve oksijenin yüzleştiği alanın yüz yirmi metre kare olduğu düşünülürse vücudumuzda ne derece geniş bir yüzeyin girintiler ve kıvrımlarla ve alanların çok iktisadi şekilde kullanılmasıyla tasarlandığı anlaşılabilir. Buna benzer bir hal hücre içerisinde de yaşanır.

Çekirdek etrafında boru şeklindeki küçük tüplerden oluşmuş bir fileyi andıran ve zaman zaman içi boş topçuklar şeklini alan endoplazmik retikulum bunun bir misalidir. Bu yapılar aynen hücre zarı gibi iki katlı yağ tabakasından oluşurlar. İçlerinde hücre sıvısından farklı yapıda bir sıvı yer alır ve hücre içi nakliyattan sorumlu bir ulaşım ağı gibidir. Karaciğer gibi bazı organların hücrelerindeki endoplazmik retikulumun yüzey alanı, hücrenin yüzey alanından 30-40 kat daha fazladır. Yani hücreyi saran örtüden yapılan içi boş bir tüp şeklindeki kanallar, file tarzında bir araya getirilmiş ve bunun için hücreyi saran örtünün kumaşının 40 kat fazlası harcandığı halde eğimler, bükümler ve kıvrımlarla çok az alanı işgal edecek şekilde hücre içine sığdırılmıştır. Bu ağ şeklinde yapının belli alanlarında nokta nokta gözüken yapılar granüler şeklinde ifade edilir ve RNA yapısındadır. Bu noktalar ribozom olarak adlandırılır. Daha sonra detaylarıyla anlatılacağı gibi hücre genetik yapısının kodladığı mesajların bedene aktarıldığı aracılar şeklinde hizmet verirler. Bütün bu işleyişlerin milyarlarca insanın trilyonlarca hücresinde aynı şekilde veya benzer tarzda sayısız hayvan türlerinin ve pek çok canlının hücrelerinde yer aldığı düşünülürse, adeta sınırsız bir mekanın pek sınırlı alanlar içerisine kasıtla ve iradi olarak yerleştirildiği mükemmel bir sanatın izleri gözükür.

Kainat, bütün unsurları ve her azası ile bilinçli bir tasarımın ürünü olduğunu sürekli gözlerimiz önüne koymaktadır. Üstelik bilinçle tasarlanmış bu sistemler, statik bir yapıda ve durağan halde değil, hep değişen, başkalaşan, hareketli, dinamik bir yapıdadır. Bu hassas tasarım her yeni halin ihtiyaçlarına cevap verecek ve nizamı bozmayacak bir yapı arz eder. Bu da nizamın tek elden yürütüldüğünün ve her şeyin tasarımının külli bir aklın ürünü olduğunun ve bütünde en küçük birimin gözetildiği bir yapının var olmasıyla, bütünün ve en küçük birimin ortak bir kalemin tasarımı olduğunun apaçık bir delidir. Kainatın bir zamanlar tek bir atoma sığdırıldığı ve her bir insan bedenin bir hücreye sığdırıldığı nazara alınırsa, bir atoma sahip olamayanın kainatta ve kainatın en küçük bir unsurunda hak iddia edemeyeceği ve tasarruf sahibi olamayacağı net bir şekilde anlaşılabilir. O halde sahiplikler, tasarruflar yalnızca farazi olarak yaşanan haller, gerçeklik boyutu olmayan durumlar olarak ele alınmalıdır. En fazla irade sahibi gibi gözüken insanın, yalnızca hücre zarından bir kumaşla hücrenin 40 katı büyüklüğünde bir kumaşı kanal şeklinde dikerek hücre içine sığdırabilmesi, şu anki şartlarda bir mucize ile ancak mümkün olabilir. Bu da yine asıl tasarruf sahibinin insan olmayacağı anlamına gelir. Tek hücresine tasarruf edebilmekten bu kadar uzakken, bedenine sahiplik davası ya da iddiası çok komik olmalıdır.

Kendine malikiyet dava edemeyen insan diğer mahlukata malikiyet davasında bulunamaz. En şuurlu ve iradeli gözüken insan bu durumdayken, diğer mahlukatın ya da tabiatın kendi kendine malikiyeti aklın en düşük derecesinin fersah fersah uzağında olmalıdır. O halde tek çıkar yol atomun, ribozomun, hücrenin, bütün canlıların ve kainatın tümünün ortak bir kalemin tasarımı ve tek Malik’in mülkü olduğunu kabul etmektir. Her şey ve endoplazmik retikulum tasarımındaki incelik, idaresindeki hassasiyet ve her an her şeye uyum sağlamasındaki şuurluymuşcasına hal ile külli bir şuura ve O şuur sahibinin tekliğine, her şeyi kuşatıcılığına işaret eder. Endoplazmik retikulum hücre içinde maddelerin nakli ile birlikte külli bir irade, nihayetsiz bir ilim ve sonsuz bir tasarrufun var olduğu bilgisini de şuur sahiplerinin idraklerine taşır. Kıvrımları adedince, kıvrımlarındaki zerreler adedince Zat-ı Vacib’ül Vücud delili olur ve O’nu zikreden hücre içi alanı tevhid nağmeleriyle dolduran bir mevlevi gibi hücre çekirdeği etrafında döner.

Author


Avatar