Hayatı

Yeni Said’e Geçiş

Cenab-ı Allah, mahlûkatın lisânı ile buyurduğu gibi: “İnsan iki kere ölür, iki kere dirilir.” (Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün iki kere dirilttin.)

İnsanın Kader’de ve ilm-i İlâhi’deki vücudundan başka vücudu yoktu. İlm-i İlâhi’deki vücudundan dünyaya gitmesi birinci ölümü; dünyada doğması, ilk diriltilmesi oluyor. Dünya hayatında ölüm gelmesi ikinci ölümü; tekrar diriltilmesi ise ikinci dirilişi oluyor. Ölüler kemik ve toprak olduktan sonra mezarlarından kalkarlar ve dünya hayatından sonraki ikinci hayatlarına-ilahi tabirle-“ahiret yurduna” kavuşurlar.

Ehl-i tasavvuf ve ma’rifet bu iki hayat ve iki ölüme dünyadaki hayattan daha fazla anlamlar yüklüyorlar. Onlar insanın dünyada birden fazla doğabileceği kanaatindeler. Buradaki manevi doğuş, maddi doğuştan daha önemli. Çünkü manevi doğuş değişmeye ve yücelmeye doğru şuurlu bir gidiştir, bir ittisaldir, insanın kendi kudretiyle gidişatını değiştirmeye bağlıdır.

Nursi’nin hayatını inceleyenler, onun, 1919 ile 1925 arasında yeniden doğmaya hazırlandığını hissedeceklerdir. Bu dönem “Yeni Said”in doğum sancısı çektiği dönemdir.

Bediüzzaman’ın hayatını baştan sona tekrar gözden geçiren anlar ki, kader-i İlahi onun adımlarını bir yöne doğru sevk etmektedir. Ne geçirmiş olduğu bütün tecrübeler, ne kazandığı uzmanlıklar ve ne de yaptığı cihad; sadece, belirlenmiş o yüce hedef. Bu hedef ise daha sonra belirlenecek olan “imanı kurtarma vazifesi”dir. Kalbinde ve derununda büyük çalkantılar oluşmuştur.

Batı’nın hile ve tuzaklarına, insanların zihinlerindeki hurafelere meydan okumak… Kendi hayatıyla paralel olan, İslamın şeref ve izzetini korumak… İşte, bu çalışmaların tamamı bir görevi, “iman kurtarma görevi”ni yerine getiriyordu.

Ahmed Behçet
Mısır-El-Ehram Gazetesi
30.12.1998/11 Ramazan 1419

Author


Avatar