Enstitü Sayfası
Ceylan Çalışkan’ın Nur Derslerinden Tespit Ettiği Notlar-3
1- Bizim hizmetimizde ihtilafların çok önemli sebeplerinden birisi de denkliktir. Ayni seviyedeki kardeşler arasında ihtilaflar olabilir. Bu durumda ikisinden birinin fedakârlık yapıp, diğerine inkıyad etmesi lâzımdır. Böyle yapan bir Nur Talebesini melekler bile alkışlar.
2- Her Nur talebesine ma’nevi müzaheret vardır. İlk intikal devresinde ma’nen hep müzaheret var. Tutuşma devresinden sonra şevk devresine giriyor. Otuz yaşına doğru o müzaheret kesiliyor. Artık kendi cehd-ü gayreti ile ilerliyor. Müzaheret devam ederken kendimizi iyi yetiştirmemiz elzemdir.
3- Avâm-ı nâsın imanını kurtarma vazifesini şefkatkârane yükleneceğiz. Risale-i Nur’la ilgili her şeye sahib çıkacağız. Bu da’va benim, Sözler’i ben yazdım anlayışına sahib olacağız.
4- Risale-i Nur, “Vazife-i fıtratım, gâye-i hilkatım, sebeb-i saadetim” deyip, hizmet-i Nuriye’yi hayatımızın birinci vazifesi bileceğiz.
5- Fedâinin fedâ edemeyeceği hiç bir şeyi yoktur. Üstad, “Biz muhabbet fedâileriyiz.” diyor. Öyle ise muhabbet için fedâ edemeyeceğimiz hiç bir şeyimiz olmamalı. Hissiyatımız, haysiyetimiz, enâniyetimiz, hattâ şerefimiz.
6- Nur Talebeleri herkesin dostudur. Çünkü, Risale-i Nur dersleriyle Allah’ı öğrenmeye ve öğretmeye çalışıyorlar. Allah da onları seviyor. O muhabbet sayesinde dünya ayakta. Çünkü, muhabbet kâinatın sebeb-i vücûdu, râbıtası, nuru ve hayatıdır. Allah’ın dünyada sevdikleri kaldığı müddetçe kıyamet kopmayacak.
7- Nur Talebeleri, istikbalde ihsan-ı İlâhi ile, kemâl-i şa’şaa ile tezâhür edecek olan İslâmiyet sefinesinin omurgası ve hizmetkârı olmak emelindedir. Bu asrın fırtınası, ma’nen Nuh (a.s)’un zamanındaki fırtınadan daha tehlikelidir.
8- Üstad, lâhikaların satırları ile, sâdık Nur Talebelerinin vasıflarını ve modelini çiziyor. İşte o modele kavuşup, o vasıflara benzemeliyiz.
9- Kardeşlerimizin hatalarını, bir doktorun hastasını tedavi ettiği gibi tedaviye çalışacağız. İtina ile, kavl-i leyyin ile ile îkaz edeceğiz. Bazan lisan-ı hal, lisan-ı kalden üstündür ve te’sirlidir.
10- Bir tezgâhtar, dükkâna gelen müşteriye iltifat ediyor. Gururu, enâniyeti terkediyor. Dünyevî işlerde bu gerekiyorsa, uhrevî hizmetlerde çok daha fazlası lâzımdır.
11- Nefs-i emmâre yavaş yavaş, aldata aldata kendine uyduruyor. Elli sene evvelki dede kabirden çıkıp, şimdikileri görse, “kâfir” der. Bu insanlar bu fena hâle nasıl geldi? Yavaş, yavaş…
12- Bu kudsî hizmette durmak, yâni fıtrî vazifesi olan ibadeti ve dersleri terketmek, düşmek demektir. Durmadan, yılmadan hizmet, dâima hizmet …
13- Lillah için muhabbette, nefse menfaat beklemekte hiç bir fayda yoktur. Çünki, karşılık beklenmez.