Mana-i Harfi
Risale-i Nur: Tahavvülat-ı Zerrat Şerhi-9
Nar ve Mısır
“Mesela, nar ve mısıra dikkat et.”
Bu cümlede nar ve mısır “hikmetli bir cemal-i sanat, faydalı bir hüsn-ü nakış” örnekleri olarak ortaya konmuştur. “Acaba neden bu iki meyve örnek olarak seçilmiş?” diye düşündüğümüzde bunlarda Cemil, Sani, Nakkaş gibi isimlerin ön plana çıktığını gözlüyoruz. Kıvrımları, muntazam dizilişleri ve göze hitap edişlerindeki güzellikleri ile her bir tanesi inci, elmas, yakut gibi kıymetli taşlardan oluşmuş paha biçilmez muhteşem eserler şeklinde bir hal sergiliyorlar. Kıvrımlarında, tanelerin şekillerinde, ince nakışlarında öyle bir hal vardır ki, nar ve mısırlar sanki celal sahibi bir sanatkarı anlatan ve onun güzelliklerine övgüler yağdıran kasideler ve her bir tane, bu anlamda özenle seçilmiş birer kelime gibidir. Cümlelerini, kelimelerini, hatta kasidesinin nokta ve virgüllerini özenle muhafaza eden bir şairin hassasiyetiyle, nazenin, kıymetli mücevherler gibi taneler, özenle yapılmış muhafazalar içine yerleştirilmişlerdir.
Ayrıca tanelerin yerleşiminde bir ordu disiplini, büyük bir organizasyonun hassasiyetle yürüyen nizamı gözlenir. Her şey yerli yerinde, ölçülü ve uyumludur. Şaşmaz bir işleyişin eseri olduklarını gösterir pek çok emare sergilerler. Bir taraftan bu güzellikler, latif nakışlar, her türlü duyu organına hitap eden lezzetler, estetik ölçülerle ortaya konmuş şaheserler yaratılırken, diğer taraftan teknik bir mükemmellik sergilerler. Teknolojinin nihai noktasını gösterircesine ince bir hesap, hassas bir denge ve tam bir israfsızlık hali gözlenir. Ergonomi, iktisat, geometri gibi pek çok bilim dalının ölçüleri geliştikçe, mükemmellikleri daha fazla ortaya çıkan varlıklar içinde bu ikisi gerçekten dikkat çekicidir. Bütün varlıklar için geçerli olan ölçülere çarpıcı birer misal olurlar. İsrafsızlık ve eksiksizlikleriyle, teknik ve estetiğin harika ürünleri olan iki nimetin bu halleri, her türlü aksamının farklı özellikleri olması ve farklı gayelere yönelik olarak kullanılabilmeleri nedeniyle daha da berraklaşırlar. www.aktar.netteyim.net adresinde ulaşabildiğimiz bilgiler de yukarıdaki tezimizi destekler mahiyettedir. Mısır için, “Buğdaygiller familyasından; 180-200 cm boyunda, dik ve yüksek gövdeli, geniş şerit yapraklı, bir yıllık bir bitkidir. Kökü kalın ve saçaklıdır. Yaprakları şerit gibi, uzun, paralel damarlı, sert ve sivri uçlu, sapsız, kenarları dalgalıdır. İki çeşit çiçeği vardır. Erkek çiçekler gövdenin ucunda salkım başak şeklinde, dişi çiçekler ise yaprakların koltuğunda koçan halindedir. Dişi çiçeklerin situsları uzundur ve kınlarının tepesinden dışarı doğru sarkarlar. Bunlar, mısır püskülü denen kısmı meydana getirirler. Meyvesi, koçanı üzerinde sıkışık şekilde dizilidir. Rengi açık veya koyu sarı; esmer veya kırmızımtırak renklidir. Mısır püskülünün içeriğinde glikoz, maltoz gibi şekerler, sabit yağ, steroller, reçine ve çok miktarda potasyum tuzları vardır. İdrar söktürücü, idrar yollarını temizleyici ve hararet verici olarak kullanılır. Mısırözü yağı, mısırı tanelerinden çıkarılır. İçeriğinde yağ asitleri, A vitamini, az miktar steroller ve bol miktarda nişasta vardır. Mısırözü yağı damar sertliğini önler.” şeklinde devam eden satırlar bir hat tarifi gibidir. Noktaların, kıvrımların estetik incelikleri ve hangi anlamlar gözetilerek yerleştirildikleri anlatılır gibidir. Mısıra ait güzellikler tarih boyunca insanlığın dikkatini çekmiş olmalı ki, www.e.sağlık.net/sifalibitkiler.html adresinde; “Amerika yerlileri arasında kutsal olan bu bitki, bereketi ve bolluğu simgeler.” denmektedir.
Narla ilgili olarak da www.aktar.netteyim.net adresinde: “Narın güzelliği meyveler arasında dikkat çekicidir. Çiçekleri bir başka alımlıdır narın. Hele yemiş kısmı anlatılır gibi değildir. İnci taneleri gibi dizilir ve hayrette bırakırlar insanı. Narın tanelerini Hz. Resul Ekrem’in (a.s.m.) dişlerinin güzelliği ile eş tutan atalarımız bu meyvenin bu yüzden hiç yere dökülmeden yenilebilmesini teşvik etmek için ‘yere dökmeden bir nar yiyebilen cennete gider’ demişlerdir.” “Narın tanelerini yere dökmemek” tabiri, farklı bir bakış açısı ile bu kadar letafetle, büyük bir ustalıkla ve aklın alamayacağı lezzetleri yaşatacak tarzda hazırlanmış bu meyvelerin kıymetini bilmek, bir inci ihtimamı ile anlamlarını muhafaza etmek, görüntü ve lezzetlerini manalara dönüştürebilmek şeklinde de anlaşılabilir. “Zikir, fikir, şükür” çizgisinde her bir tanenin anlam kazanması, Yaratıcısını hatırlatıp, O’nu düşündürüp, O’na medih ve hamdin vesilesi olabilmesi “yere dökülmemesi” anlamına gelecektir. Bütün mahlukata bakışında bu tarz bir yaklaşım sergileyen insan, elbette cennete namzetliğini ortaya koyacaktır. Bu yönüyle her varlık insanın ruh ayinesinde manaya dönüşmek ya da anlamsız bir anı yaşamakla abesiyet hali yaşamak ayrımındadır. Ya “yere dökülecek” ya da yaratılış gayesine uygun bir hal sergileyecektir. Bu, saatin her “tik-tak”ında, bütün zamanlarda ve en küçük zaman dilimlerinde yaşanan bir gerçektir.
Kainatın çok farklı yerlerinde glikoz, maltoz gibi şekerleri, sterolleri, reçineleri, potasyumları, sodyumları daha pek çok mineralleri, vitaminleri ve elementleri nar ve mısır güzelliğinde bir araya getiren edebi ustalığın zirvesinde bir kasideye dönüştüren Sani-i Zülcelal, her türlü övgüye layıktır. Her mısır tanesi, nar tanesi; taneleri bir araya getirilerek ortaya çıkan güzellikleri temsil etmekte, taneciklerin bir araya getirildiği kainat kitabına, o kitapta yer alan sonsuz övgü kasidelerine ışık tutmaktadır. O yüzden bu taneler en az inci taneleri kadar değerli, elmas ve yakutlardan geri değillerdir. İnsanların indi mülahazaları ve mülk boyutundaki kuralların atfettiği değer bu anlamda çok da önemli değildir. Bir nar veya mısır tanesi için kainatın tümü, güneş sistemi ve dünya gereklidir. Tanecikler, taneleri; taneler meyveleri netice verirken yaşanacak en güzel hal, bunların Sani ile bağlantısı ve o Kadir-i Küll-i Şey’in bir hediyesi olarak algılanması ile ortaya çıkacak duygular, kalbi çatlatacak bir zevk, sonsuz bir şükür olmalıdır. Evet, nar ve mısıra dikkat lazımdır.