Mana-i Harfi
Risale-i Nur: Tahavvülat-ı Zerrat Şerhi-28
Zerreler Mülke Melekûtu Sığdırmak İçin Titreşir
“İkincisi: Mâlikü’l-Mülk-ü Zülcelâl şu dünyayı, bâhusus rûy-i zemin tarlasını bir mülk sûretinde yaratmıştır. Yani, neşv ü nemâya, taze taze mahsülât vermeye kàbil bir sûrette müheyyâ etmiştir; tâ ki nihayetsiz mu’cizât-ı kudretini orada ekip biçsin. İşte şu zemin yüzündeki tarlasında zerrâtı hikmetle tahrik ederek, intizam dairesinde tavzif edip, her asırda, her fasılda, her ayda, belki her günde, belki her saatte mucizat-ı kudretinden yeni yeni bir kainat gösterir, yeryüzü avlusunda başka başka mahsülat verdirir. Nihayetsiz hazine-i rahmetinin hedâyâsını, nihayetsiz mu’cizatının nümunelerini harekat-ı zerrat ile izhar eder.”
Çevremiz sürekli yeniliklerin, değişimlerin ve başkalaşımların örnekleri ile doludur. Zerreler kaynaşıyor, elektron çekirdek etrafında dönüyor, her baharda yeryüzünü rengarenk çiçekler, kışta beyaz bir örtü kaplıyor. Ay dünya etrafında, dünya kendi ekseninde dönüyor ve bu dönüşten bizler güneş ve yıldızları bizim etrafımızda dönüyor gibi algılıyoruz. Yeryüzü sürekli değişimlerin bir zemini oluyor ve her an motifleri tazelenen bir kilim, yeniden dokunan halı gibi bir hal sergiliyor. Akıl almaz hızlarla uzay denen boşlukta gezinen milyarlarca gök cismi bütün olarak dıştan gözlenebilse, her an farklı bir tablo çizdikleri ortaya çıkacaktır. Uzay değişmekte, galaksi değişmekte ve bu uçsuz bucaksız dünya boşluğunda dünyanın konumu her an değişmektedir. Bu durumu Yunan filozofu Heraklitus “bir ırmakta iki kez yıkanamazsınız” cümlesiyle ifade etmiştir.
Büyük boyutlu değişimler içinde yer alan dünyada her asırda değişiklikler gözlenmekte, külli değişimler ve seyyarelerdeki deveranın dünyadaki hasılatı coğrafi düzen ve hepsi yeni bir sayfa olan mevsimler şeklinde müşahede edilmektedir. Asırlar, mevsimler, aylar ve günler hepsi sanki yeni açılan bir sayfa, farklı bir tablo gibi varlık alemine, mülk boyutuna çıkıyorlar. Her gün, her saat, her dakika hatta her saniye yeni bir başlangıç, yeni bir tablodur. Mülkte sürekli yenilenme, tazelenme içinde bir değişim, olgunlaşma yada tekamül gözlenmektedir. İnsanlık alemi bilim ve teknolojide her asırda yeni bir gelişim kaydederek bugün dünyayı saran internet ağı, uzay mekikleri, robotlar, uyduların şekillendirdiği bir tablo ortaya çıkarmıştır. Ruhlardaki gelişme meylinin ürünü olan teknoloji ile insanlık ağacı, çatlayan tohumlarla zemini tezyin eden ağaçlar, bölünmeye başlayan hücrelerle hayvanlar ve insanlar, bir Büyük Patlama ile başladığı öne sürülen seyri ile kainat büyüyüp gelişmektedir. Bu büyüyüp gelişme, neşv ü nema esnasında her an yeni yeni meyveler hasıl olmakta, kudretin mucizeleri olan varlıklar mülk tarlasında sürekli ekilip biçilmektedir. Bu ekilip biçilmeler süreklidir, çünkü kudret mucizeleri süreklidir. Bunların açığa çıkabilmesine zemin oluşması için sürekli bir yenilenme ve tazelenme lazımdır. Bu zeminin hazırlanması için kainat ard arda ve sürekli çizilen tablolar şeklinde yaratılmıştır ve muhit esmânın mukayyet bir zeminde sergilenebilmesi için sergide bulunanlar sürekli değiştirilmektedir. Kudretin mucizeleri sınırsız olunca, değişim de çok küçük zaman dilimlerinde olmalı ve matematik lisanı ile ifade edilecek olursa zamanı ifade eden (t) birimi sıfıra gidiyorken alınan kainat limitinde cereyan ediyor olmalıdır. İşte o noktada varlık ve yokluk aynı anda tazelenmeli, adeta sonsuz hızda ve sıfır zaman diliminde birbirini takip ediyor olmalıdır. İşte bu limit, varlık ve yokluğun üst üste geldiği, bu sınır, zerrat ile eşyanın, mülk ile melekûtun, imkanla vücubun birleşim yeri yada temas alanı olmalıdır. Vacib olanın mümkünlerle, zati özelliklerin tebei varlıklarla, sonsuzun sınırlılık ile ifadesinin bir delili ve bu ikilemlerin bağdaştırıldığı esbap dairesini hükümlerinin tam belirleyici olmaktan çıkıp, itikad dairesinin hükümlerine uyum sağladığı alan olarak da kabul edilebilir.
Bu alandan mülk dairesine, itikaddan esbaba doğru gelindikçe daha mülkün kurallarına yakın ve kulların idrakine yönelik tarzda gittikçe yavaşlayan bir ard ardalık ve tekrarlar gözlenir. Zamanın sıfıra doğru gittiği zerreler boyutundan varlıklar alemine, mikro boyuttan makro boyuta gelindikçe saliseler, saniyeler, dakikalar, saatler, günler, haftalar, aylar, yıllar, asırlar ve daha alemimize ulaşmamış büyüklükte devirlerde hep tazelenmelerin, yenilenmelerin olduğu, hepsinde ve her birinde kainatın yeni bir şekil alıp, farklı bir sahifeye dönüştüğü haller görülür. Rahmet hazinelerinin nimetleri sonsuzdur. Akıl almaz, sonu gelmez hediyelerle doludur. Bunların takdim edileceği alan ise çok küçüktür, her yönü ile sınırlıdır. Bu yüzden bu dar alanda sergilenen nimetler, hediyeler ne kadar çabuk toplanırsa istifade edilenlerin ve edenlerin sayısı o kadar artacaktır. Mümkün olduğunca sık ve çabuk sergilenmeli ve mümkün olduğunca çabuk toplanmalıdır ki, yenilere yer açılsın. Zerrelerin telaşı, hızla hareket etmeleri, her an yeni bir halde bulunmaları, koşuşturmaları, kaynaşmaları bu yüzden olsa gerektir.
Bu rahmani sayfada gözlerin, kulakların, dillerin, tenlerin ve midelerin nimetleri ve hediyeleri vardır. Hesapsız mahlukatın, farklı farklı özellikleri olan varlıkların, ihtiyaçları, arzuları, özellikleri birbirinden çok farklı milyarlarca canlının hepsi, aynı sofradan istifade eder. Algıları, sezgileri, kapasiteleri çok çeşitli mahlukatın tümü “misafir umduğunu değil, bulduğunu yer” düsturunun aksine umduğunu ve ihtiyaç duyduğunu ona sunan bir sofradır bu. Saniyede algılayan göz ile asırlarda algılayan gözün görüntüleri ayır ayrı yetişecek, en ince tatları fark eden dil ile ne yese fark etmeyenlerin, acı sevenlerle tatlı sevenlerin yiyecekleri aynı anda yetiştirilecektir. İhtiyaçları farklı, özellikleri farklı, arzuları farklı, zevkleri farklı milyarlarca, trilyonlarca misafirlerin ihtiyaçlarını yetiştirmekte aracılıklarıdır belki zerreleri böyle koşuşturan. Ramazanda, iftar saatinde tamamen dolmuş bir lokantada iftar vakti garsonların koşuşturmasına pek çoğumuz şahit olmuşuzdur. Lokantanın kainat kadar genişlediğini ve müşterilerin her zaman dilimindeki varlık sayıcınca arttığını bir tahayyül edin ve sonra zerrelerin garsonlar gibi her müşteriye yetişmeye çalıştığını dikkate alın. Bu tahavvülatın, koşuşturmanın, kaynaşmanın hikmetini daha iyi anlayacaksınız.
Gerçi bu alemde sunulanlar numuneler ve gölgeler ve yalnızca bir fikir vermek için ikram edilenlerdir. Bu halde bile böyle büyük ve akıl almaz bir faaliyetin olması, durmak bilmez koşuşturma, tahavvülat şeklindeki pek çok farklı hareket, rahmet hazinesindeki nimetlerin, hediyelerin ne kadar hesaba gelmez, sonsuz ve akıl almaz olduğunu ortaya koyar. Mu’cizevi olan asılların, menbaların varlıklarla numuneler ve gölgeler şeklinde ifadesi, bizim soyut, sınırsız aklımızın ölçülerine sığışmayacak melekût aleminin, zerrelerin titreşimi ile aklımızın ölçülerine uygun, algılanabilir, görünür hale getirilmesi şeklinde olmalıdır. Öyle ise, zerrelerin tahavvülünün, süratle hareketinin, titreşiminin bir hikmeti de budur.