Bu makalede, demokrasiyi algılama biçimi ile ilgili olarak, Said Nursi ve çağdaşlarından bugüne kadar süregelen bir tartışmayı ortaya koyacağız. keep reading
Yirminci yüzyıl ortalarında, toplum ve dünya meselelerinin en görünür veçhelerinden çoğu,-çatışma halindeki, birbirine açıkça muhalif iki tezle birlikte-birbiriyle rekabet halindeki kutuplarla ilgiliydi. Küresel düzeyde-Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği, keep reading
I. Türkiye’de milli eğitimin felsefi temelleri ve dünyevileşme
Batı bilim ve teknolojisinin gelişimi karşısında, daha 18. yüzyılın ortalarından itibaren Batı eğitim kurumlarını örnek alan okullar açılmaya başlanmıştı. keep reading
Türkiye coğrafyasında yaşayan insanların oluşturduğu ilginç bir farklılıklar atmosferi vardır. Coğrafyayı sınırladığımız için tek ve aynı olan sadece paylaşılan ve bağlanılan vatan topraklarıdır. Bir çok farklı dine mensup, bir çok farklı dili -en azından anadili itibariyle- konuşan, farklı ırkî özellikler gösteren, keep reading
Bilindiği üzere insanoğlu diğer varlıklardan çok daha gelişkin olarak varlıklarını, kendilerini sosyalleştirebildikleri ortamlarda sürdürebilirler. Bütün sosyalleşme biçimleri, içerisinde bulunulan kültürel, psikolojik, inanç temelli, hatta coğrafi şartların etkisi çerçevesinde şekillenir. keep reading
Savaşların, maddî ve manevî anarşi selinin azgın dalgalarıyla boğuşan insanlık, bir can simidi arayışındadır. Bu kurtarıcı ise asırlardır her dinden ve ırktan insanı potasında eritebilen İslâm’ın hoşgörü ve diyalog anlayışından başka bir şey olmasa gerek. keep reading
“Yezid hakkında Allah’tan kork, Allah hakkında Yezid’den korkma. Allah seni Yezid’den korur, ama Yezid seni asla Allah’tan koruyamaz. Ey Hubeyre’nin oğlu! Yaratana isyan konusunda yaratılana itaat yoktur.”
Hasan-ı Basrî’den, Emevî sultanı Yezid b. Abdülmelik’in valisi Ömer b. Hubeyre’ye. keep reading
Kökleri Avrupa’daki reformasyona dayanan ırkçılık düşüncesi; başlangıçta, din, ahlak, hukuk gibi kavramları tarihin dışına iterek kasti bir unutma sürecinin önemli bir parçası olarak gelişmiş ve bu sürecin sonunda başka biçim ve formlarda yeni bir “beşer dini” olarak ortaya çıkmıştır. keep reading
Pek sık tekrar edilen, ancak tekrar edildikçe adeta müphemiyeti artan bazı kavramlar vardır. Bunların başında “laik”, “laiklik” vb. kavramlar gelir. Doğru tanımlanmadığı, sınırları netleştirilemediği hallerde, laikliğin bizzat kendisi, bazı insanların elinde zorbalığın, dinsizliğin bir aracına dönüşebilmektedir. keep reading
Her ne kadar Batı dünyasında yaşayanların maddi ihtiyaçları karşılanmış ve çoğunluk refah içinde yaşıyorsa da, en temel ihtiyaçlar karşılanmamış durumdadır ve hatta daha da müzminleşmiştir. keep reading