Hayatı

Bediüzzaman’ın Gurbet Acısı

Ehl-i marifet der ki: “Allah ile konuşmak istersen namaza başla, Allah’ın seninle konuşmasını istersen Kur’an oku.”

Nursi Rusya’da mahpusken, uykusuz kalıp ve gurbetin acısını hissettiğinde Volga Nehri’nin şırıltılarına kulak veriyordu. Onun için yağmurlar kainatın gözyaşları, rüzgarlar ise ayrılığın kokusuydu sanki.

Birinci Dünya Savaşına katıldığında 36 yaşında idi, gençti. Ancak duyduğu ziyade endişeler sebebi ile yaşı çok genç olduğu halde kendini 80 yaşında gibi hissediyor, “çocukların ihtiyarladığı gün” ayetini hatırlıyordu.

Gurbet acısıyla dolu bu uzun, hüzünlü ve karanlık geceler ona hiçbir ümit ışığı, hiçbir canlılık alameti göstermiyordu.

Ümitsiz kalıp aczini idrâk edince, Kuran-ı Kerim imdada yetişir ve müminlerin tekrar be tekrar söylediği, “Allah bize yeter, o ne güzel vekildir” ayet-i kerimesini hatırlar. Bu ayet, onun içindeki yalnızlığı, ayrılığı, zayıflığı, güçsüzlüğü giderip, ona güven, huzur ve ümit veren narin bir örtü oluyordu. Nursi, memleketindeki eski dost ve arkadaşlarını hatırlayınca aklına meşhur Türk şairi Niyâzi Mısri’nin şu mısraları gelir: (bu şair Türkiye’de doğdu, ancak daha sonra Mısır’a gidip Ezher-i Şerif’te okudu. Döndüğünde kendisine Mısrî lakabıyla hitap edildi.)

    Dünya râmından geçip
    Yokluğa kanat açıp
    Şevk ile her dem uçup
    Çağırırım dost dost.

Bütün bu sıkıntılara rağmen ve belki de bu sıkıntılar sebebiyle, Nursi kendisini ilâhi rahmet kanatlarının altında bulur. Sıkıntı ve acıları Allah katında ona şefaatçi olurlar ve kendisini şu ayet-i kerimedeki gibi Allah’a secde edip ona yaklaşan bir halde bulur.

“Allah’tan başkasına asla itaat etme, ona secde edip yaklaş.”

Ahmed Behced
El-Ahram Gazetesi Başyazarı
27.12.1998/08 Ramazan 1419

Author


Avatar